9 Ekim 2017 Pazartesi

Thomas Bernhard - Bitik Adam

Lokantaya giriş, lokanta sahibi kadınla konuşma, Wertheimer'in evine yolculuk, hizmetçi Franz'la konuşma ve Wertheimer'in ucuz piyanosunda Glenn Gould'un Goldberg Varyasyonları'nı çalma, eski dosta bir hediye, anlatının zamanı bu kadar. Wertheimer'in evinde Gould'un izi, anlatıcı olan üçüncü dost tarafından. Yakınlıkları asla o kadar yakın olmamalarından, aralarındaki daimi soğuktan ve iki Avusturyalının onmayan yıkıntısından geliyor, hatta birbirlerinin acılarını taklit ettikleri söylenebilir, Gould hariç, o Rockefeller veya benzeri bir bursla Kanada'dan gelmiştir, Mozarteum'da Horowitz'in öğrencisi olmuştur diğer ikisiyle birlikte. Gerçek kadar gerçektir, Bach ve Mozart yorumları müthiştir, dehası keskindir, dünyanın en iyi piyanisti olarak görülür, dahiliği çocukluğundandır ve şüphesizdir, ne olacağını bilir ama onu olmak ister mi, o da bellidir, birlikte okumaları otuz yıl öncesine dayanır, bu otuz yıllık süre içinde bir kez görüşebilirler, o da Wertheimer ve anlatıcı New York'a, birkaç konser verip en iyisi olduğunu ispatlayarak inzivaya çekilen, ormanın içinde inzivaya çekilen, kentten uzaka inzivaya çekilen Gould'u ziyarete gittikleri zaman. Gould aileden zengin ve kendine yaptırdığı ev otuz yıl öncesinin nefret ettiği dağ evlerinden birine benziyor, doğanın içindeki bir doğa yapıtına benziyor ki kentten kaçış bu boğucu doğayaydı, otuz yıl evvel, otuz yıl sonra ise bir kurtuluş, sadece piyano, kayıtlar ve yeşil, 1950'lerden 1980'lere kadar bir ziyaret, az kalacaklardı ama iki hafta kaldılar, sonra New York'a geçtiler, Gould onları üç haftada bir ziyaret etti ve piyano başında beyin kanamasından ölene kadar dost olarak kaldılar. Düşman olarak kaldılar çünkü Wertheimer'in en iyi olmamasını sağlayan Gould'du, Wertheimer böylece en iyi olamadı, en iyi olamayacağını bildiği halde piyano çalmaya devam etti ve yıllar sonra bıraktığında düşünsel bilimler, bilimsel düşler veya ona benzer bir uğraş buldu ama öfkesi dinmedi, ailesinden nefret eden çoğu benzer Bernhard karakteri gibi ailesinden nefret etti, yaşadığı şehirlerden ve köylerden nefret eden çoğu Bernhard karakteri gibi yaşadığı şehirlerden ve köylerden ve insanlardan ve müzikten ve piyanodan ve Gould'dan ve anlatıcıdan ve anlatılan hikâyesinden ve kız kardeşinden ve kız kardeşinin evlendiği adamdan ve kızkardeşleşmekten ve Viyana'dan, Avusturya'dan, İsviçre'den, Salzburg'dan, kendinden, kendini dışarıdan görenden, kendine katlanmak zorunda olan kendinden, onca kibarlığına rağmen, insanların onun hakkında söylediği onca güzel şeye rağmen, onca iyi özelliğine rağmen nefret etti çünkü onu tanıyanlar onun ne kadar kıskanç, despot, kırıcı ve daha bir sürü şey olduğunu söylediler, kardeşi kırklı yaşlarına kadar dayanabildi ve İsviçreli bir zenginle evlenip evden kaçarcasına gitti, Wertheimer bunu hiçbir zaman kaldıramadı, kardeşiyle eniştesinin yaşadığı evi buldu ve yüz adım ötesinde bir ağaca astı kendini, ruhunu çıkarıp astı, elli yaşına gelmişti, Gould beyin kanamasından ölmüştü, çoktan Madrid'e taşınmış anlatıcıya yolladığı mektuplardan cevap gelmiyordu, kardeşi gittikten sonra o insan sevmez haliyle eve topladığı işe yaramaz okul arkadaşlarını iki hafta beslemiş, akordu ve psikolojisi bozuk piyanosuyla Bach çalıyordu, parmakları doğru pozisyondaydı ama teller doğru gerginlikte değildi, herkes evden kaçtı, Wertheimer piyanoyu çoktan bırakmıştı ve uzun zamandır hiçbir şey çalmamıştı ama o iki hafta boyunca küle dönüşene dek yakmıştı kendini, en sonunda asmıştı kendini, en iyiye ulaşmayı düşünüp ulaşamayan, notlar çıkarıp tek bir metne dönüştüremeyen, kusursuzun yakınına bile varamayacağını anlayan diğer Bernhard karakterleri gibi, öfkesi ve düşmüşlüğü aynıydı, o Gould'un "Amerikalı-Kanadalı açıklığıyla söylediği gibi" bitik adamdı, bitik, Gould'a kabullenmeyen denirdi ama bu onun umrunda değildi, benlik algısı katı ve sarsılmazdı, kim olduğunu ve ne yapması gerektiğini iyi biliyordu, yaptı ve dünyanın en iyi piyanisti oldu, anlatıcının piyanoyu anında bırakmasına ve Wertheimer'in yıllarca acı çekmesine yol açarak, üstelik Wertheimer için aileye bir isyandı piyano, sanat ve ailenin istemediği onca şey, anlatıcı içinse bir yapabilme denemesiydi, yapıldı ve bitti, anlatıcı Steinway'ini hediye etti, Wertheimer Bösendorfer'ini sattı, ikisi de şehir değiştirdiler, mektupların arası açılmaya başladı, Gould her kaydını onlara yollamaya devam etti, o çürümüş yere, nemin her yere yapıştığı, adaletin birkaç aptalın emrinde olduğu, sosyalist hükümetin halkı çöküşe sürüklediği, sosyalistlerin sosyal söğüşe giriştiği, müzik öğretmenlerinin dehaları mahvettiği, dehaların müzik öğretmenlerini yücelttiği, bütün nefretin hedefi olan o yere kayıtlar gitti ama anlatıcı artık orada değildi, Madrid yeni eviydi, dönmeye niyeti yoktu, ta ki Wertheimer'in intiharını duyana kadar. Otuz yıllık arkadaşının izini sürmeye karar verdi, bütün zorluklarına rağmen o leş kente katlandı, geçici bir süreliğine, Gould hakkında yazdığı kitabı bitirmek istiyordu, Wertheimer'in yapmaya bir türlü girişemediği bir olay ki çok not almıştı ve hepsini yakmıştı, kendini asmadan az evvel, cenazeden daha da evvel, anlatıcının Wertheimer'in gömülüşünü izlememesi anlaşılabilir zira sıra artık kendisine geldi, isyan edeceği bir ailesi yok, Madrid'e dönmek dışında başkaca bir isteği de yok, Wertheimer'in bağ evine ne olacağını düşünüyor, uşağa evin satılmayacağını söylese de kız kardeş evi satar, eşyaları ortadan kaldırır, Wertheimer dünyadan silinir gider ki silinmek kendi tercihidir, ikinci olan silinmelidir, Gould varken kimse birinci olamaz, elli yıl geçse de bu değişmeyecektir. Gould kendini New York'a kapatır, büyüklük deliliği. Diğer ikisinin umutsuzluk deliliği.

"Kendini sonuna kadar yaşamıştı, varlığını sona erdirmişti." (s. 31)

Dedi, diye düşündüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder